Bir hekim dir belkide kalbi en iyi tasvir eden hasta olunca. Gideriz umarsızca ve tek taraflı teslimiyetle hasta olmanın verdiği çöküntüyle. Yazılır çekilen röntgenlerin raporları. Okuruz anlamayız. Tanıdık başka bir hekime sorarız. Belki Biraz daha aydınlatır bizi. Anlarız hastalığımız ne. Bunların hepsi anjiolarda, raporlarda gözükürde, gözükmez nostaljik aşkların yırtıcı izleri. Vardır herkesin kalbinde eski yaraların izleri. Kimi derin, kimi eski, kimi yeni, kimi hafif bir çizik. Doktor çare olamaz görsede görmesede. Varsa kalbinde bir çizik, üzülme. Bu sanki yaralanmış ve yaraları iz bırakmış bir gladyatörün zaferi gibidir. Hani gösterir ya büyük kahramanlar savaş yaralarını. Övünür ya onlarla. Kaç kere vurulmuş ama ölmemiş derler ya. Yada atasözündeki gibi öldürmeyen yaranın seni her defa güçlendirdiği gibi. Gücünü eski yaralarından alır kahramanımız. Aslında yüreğinde çizik olan herkes gerçek bir hayat kahramanıdır. Çizeninde hakkını vermek lazım. Ne maharet. Hiç bir cisim kullanmadan karşındakinin kalbini çizeceksin laser ışını gibi

SBS kalkıyor !

Yazar:

İlköğretim 1. kademenin ardından mesleğe yönelik olarak ilköğretim 2. kademede zorunlu derslerin yanı sıra seçmeli dersler alacak olan öğrencilerin ortaöğretime geçişleri farklı ölçme sistemleriyle yapılacak.
Böylece, yeni sistem kapsamında liselere farklı sınavlarla girilecek. Böylece SBS kaldırılacak, bunun yerine sınavlardan farklı olarak öğrencinin bilgi ve becerisini ölçen “seviye belirleme testleri” uygulanacak.
Ölçme ve değerlendirme testleri, ilköğretim 2. kademeden sonra liseye geçişte yapılacak. İlköğretim 1. kademenin ardından meslek seçimine yönelik ders alacak öğrenciler, 5-6-7 ve 8. sınıfta sınavlara tabi tutulmayacak. Öğrenciler 8. sınıf sonunda mesleğe yönelik aldıkları eğitimleri doğrultusunda kendileri için belirlenen “testlere” katılacak. Liselere girişte; testlerin yanı sıra ders notları, öğretmenin görüşü, rehberlik yönlendirmesi ve ailelerin görüşü de etkin olacak

Arı ve Sinek

Yazar:

Bir gurup arıyla sineği bir şişeye koyuyorlar. Şişenin taban tarafını ışığa doğru, açık olan ağız kısmını da karanlığa doğru yerleştiriyorlar.

Arıların hepsi ışık olan tarafa doğru üşüşüyorlar. Ama şişenin tabanı cam ve
onların da yabancısı olduğu bir madde olduğundan çıkmayı

başaramıyorlar. Bu arada sinekler, şişenin ağzına doluşuyorlar ve karanlıkta dışarı çıkıp kayboluyorlar. Ağzı açık olan şişeden karanlık tarafa doğru tek bir arı bile gelmiyor.

Camın önünde ışığa doğru çabalarına devam ediyorlar. İnsanın aklına hemen arıların akılsızca davrandıkları geliyor.

Ancak biraz derinlemesine düşününce, karşımıza dikilen gerçek çok daha farklı.

Çok basit gibi gelen bu deney beni oldukça düşündürdü.

Arıların ne kadar akıllı yaratıklar olduğunu hepimiz biliyoruz, sinekler ise malum.

Arılardan korkarız bizi sokarlar diye ama sineklerden midemiz bulanır, uzak durmaya çalışırız.

Evet, ışığa doğru yürüyenlerin önünde her zaman engeller olacaktır kuskusuz.


Onlar, engellere rağmen ışıktan vazgeçmeyenlerdir.

Ne tür engel olursa olsun önlerinde, çabalarını sürdürenlerdir.Ve bu uğurda da gerektiğinde ölebilenlerdir.

Yürek, azim, sevgi, ilkeler, dürüstlüktür bunu yaptıran. Kendine saygı, yasadığı topluma saygıdır.

Sinekler, karanlıkta sıvışan kaçaklardır , karanlığa yürüyenlerdir, karanlık düşüncelerdir.

Şişenin ağzının karanlığa bakmasının onlarca hiç bir önemi yoktur.

Sinsi, ilkesiz, yüreksiz, korkak varlıklardır.

SADECE kendi yaşamları söz konusudur.

Nerede yemek varsa, nerede rahat yasayacaklarsa, nerede çok para
kazanacaklarsa oraya giderler.

Onlar için karanlık olması önemli değildir açık ağızların, karanlık sığınaklarıdır cünkü, izlerini rahatça kaybettirirler.

Arıyı kovalamak isterseniz savaşır, engellere aldırmaz.

Amacı sadece ışığa ulaşmaktır. İğnesini sapladığında öleceğini bilerek savaşır ve değerleri için ölür.

Ama sinekler kaçarlar. Sonra yılışık yılışık tekrar dönerler kovaladığınız yere.

Her türlü pisliğe bulaşırlar, sonra da yiyeceklerinize, üstünüze, başınıza
konarlar.

Arılar yumurtalarını yalnızca kovanlarına bırakırlar.

Oysa sinekler her yere yumurtlar, her yerde ürerler.

Onlar için asıl amaç çoğalmak ve yayılmaktır.


Özellikle blogların belli bir okuyucu kitlesine sahip olabilmesi   için özgün yazılar yayınlaması   gerektiği internet üzerinde pek çok kaynakta mevcut. Copy Paste yani kopyala yapıştır yapmayın “peki abi..”
Fakat sonuçta kimse Amerika’yı yeniden keşfetmiyor ! hani keşfetsede buda belli bir yere kadar olacaktır…Burada parantez açıp kişisel anı, gezi yada bilimsel araştırma gibi konuları olayın dışında bırakmak lazım. Peki nasıl olacak! Haberler, televizyon, dergi, gazete, kitap, e-mail veya arama motorları gibi kaynaklar üzerinden bize ulaşan haberleri kendi düşünceleriniz ve deneyimlerinizle toparlayıp, kendi cümlelerimizle yazmanız yeterli. Bazılarımız bunu bir dilden başka bir dile makale çevirerek de yapabiliyor. Kısa ve öz olarak yazılmış, ziyaretçilerin kafalarındaki soru işaretlerini giderecek, konuyu dağıtmayan gerekirse kategorize eden, fotograf veya video destekli yazılar her zaman popüler. Bazılarımız anlatımlarını, video capture programları ile görsel olarak destekliyor. İşitsel ve görsel destekli bu tür anlatımlar bence mükemmel. Herkes blog yazabilir burada önemli olan şey bakmakla görmek arasındaki fark gibidir. Gördüğünüzü samimi bir şekilde anlatmak, doğal olmak blog yazarlığının kilit anahtarıdır.

Benim okuduğum kaynaklarda şu başlıklar dikkatimi çekti.

  • Yazılarımızda başlıklarımız anafikri en iyi ifade eden özelliklerde kısa ve ilgi uyandırıcı olmalıdır.
  • Konunun önemi. yazının ilginç taraflarını okuyan kişiyide merak uyandıracak şekilde anlatan bir kaç kısa cümle ile başlık altında farklı bir yazı karekteri ile sunmak çarpıcı olacaktır.
  • Kullanılan dil genel okuyucu tarafından anlaşılacak seviye olmalıdır.
  • Ana paragraflar anlatılandan farklı durumlar gerekirse alt başlıklar altında toplanmalıdır.
  • Yazıyı görsel materyalarla desteklemek, video eklemek tercih edilmelidir.

Peki yazımız özgün ama ne kadarlık bir kitlenin ilgisini çekiyor buda önemli değil mi?

Eğer bu benim için önemli ise bu durumda yazımı yazmadan önce ne üzerine yazacağım üzerine bir araştırma yapmam mantıklı olacaktır. Bu konuda pek çok program var özellikle adwords kullanıcıların daha iyi bileceği kelime analiz programlarıdır bunlar. Başlıcaları SEMrush, Adword Accelerator, Affiliate Espionage ,PPC Bully, PPC Web Spy gibi sayılabilir. Bir kısmı ücretli bu programlar, dönemsel olarak hangi kelimenin ne kadar aradığını çok çeşitli istatiksel bilgilerle bize verebilir. Arama motoru vasıtasıyla , bize popüler kelimeler üzerinden, ulaşacak kullanıcılar için kıyasıya bir rekabet vardır. Kullanıcıların muhtemelen ilk bir kaç sayfadaki seçeneklerle sınırlı kalması muhtemeldir. Bu durumda SEO Search Engine Optimization denen kavram gündeme geliyor. Arama motoru için iyi bir optimizasyon yapmalıyız ki geniş kitlelere kolaylıkla ulaşabilelim. Kişisel bloglardan   aynı kulvarda yer alan çok fazla özgün yazı yazabilen ekiplerden tarafından oluşturulan siteler karşısında daha geri planda kalabiliyor. Bu durumda kişisel bloglar misafir yazarlardan backlink değişimi ile site popülerliğini devam ettirmek için bir yol seçiyor. Yurtdışında yazıyı tekrar başka kelimelerle yazdırıp özgün yazı formuna sokmaya çalışan program örnekleri mevcut. Yada özgün makale yazma artık bazı insanlar tarafından referans gösterilerek para karşılığ bile yapılabiliyor.
Özgün yazı yazmak zaman alıcıdır buda onu değerli kılar. Öteki taraftan arama motoru ise geliştirdikleri algoritma ile siteleri tarar ve kendine göre oluşturduğu kriterlere göre indekslemede ön sıralara yerleştirir. Şu an için bizde en çok tercih edilen arama motoruna, Pagerank yanında Trustrank gibi bir değeri kriterlerine eklemiş durumda. Bu değerler Sayfa’nın ömrü, kullanıcı sözleşmesi ve iletişim bilgileri, özellikle güvenilirliğini kanıtlamış   sitelerden gelen linkler olması, alan adı kaydının süresi, içeriğiniz, sitenizi barındıran hosting firmasının hızı ve bunun gibi değerlere bağlı olarak belli dönemlerde hesaplanmaktadır. 

Sen Kimsin?

Yazar:
www.ozgurmakale.blogspot.com


Yönetmen: Ozan Açıktan
Oyuncular: Tolga Çevik, Köksal Engür,
Pelin Körmükçü,Toprak Sergen
Senaryo: Levent Pala, Tolga Çevik, Ozan Açıktan
Görüntü Yönetmeni: Ahmet Sesigürgil
Müzik: Jingle House
Tür: Komedi   Süre: 90 dk.
Yapım: 2012, Türkiye   Dağıtım: UIP Filmcilik
Resmi Web Sitesi:  senkimsinfilm.com

Gösterim tarihi: 24 Şubat 2012

Kısa Bilgi: Tekin ve İsmail abi kaybolan bir kızı
bulmak için her türlü tehlikeyi göze alırlar.

FRAGMAN
www.ozgurmakale.blogspot.com


Orjinal Adı: This Means War

Yönetmen: McG
Oyuncular: Tom Hardy, Chris Pine, Reese Witherspoon
Til Schweiger, Chelsea Handler
Senaryo: Timothy Dowling, Simon Kinberg
Görüntü Yönetmeni: Russell Carpenter
Müzik: Christophe Beck
Tür: Aksiyon, Komedi, Romantik   Süre: 97 dk.
Yapım: 2011, ABD   Dağıtım: Tiglon
Resmi Web Sitesi:  thismeanswarmovie.com

Gösterim tarihi: 2 Mart 2012

Kısa Bilgi: Yakın arkadaş olan iki başarılı CIA gizli ajanı
aynı kıza aşık olurlar.

FRAGMAN

J. Edgar

Yazar:
www.ozgurmakale.blogspot.com


Orjinal Adı: J. Edgar

Yönetmen: Clint Eastwood
Oyuncular: Leonardo DiCaprio, Naomi Watts,
Armie Hammer, Josh Hamilton, Josh Lucas,
Gunner Wright
Senaryo: Dustin Lance Black
Görüntü Yönetmeni: Tom Stern
Müzik: Clint Eastwood
Tür: Biyografi, Suç, Dram   Süre: 137 dk.
Yapım: 2011, ABD   Dağıtım: Warner Bros.
Resmi Web Sitesi:  jedgarmovie.warnerbros.com

Gösterim tarihi: 2 Mart 2012

Kısa Bilgi: FBI başkanı J. Edgar Hoover neredeyse
50 yıl boyunca ülkesini korumak için hiçbir şeyin önüne
çıkmasına izin vermedi. 

FRAGMAN

Son Yazılar

Özgür Makalelerin Adresi.
Anarschi Hit Adam